Bir ODTÜ Eleştirisi, Ama Diğer Taraftan

Yayınlandı: Aralık 27, 2012 / Hayat, İnsan ve Hayatı, Politika, Türkçe
Etiketler:, , , , , ,

İş dönüp dolaşıp sanki ODTÜ’ye dayandı, belki daha önce de olduğu gibi. Ama işin buraya gelip dayanması, gelip dayanacağı yerin ODTÜ olmasıyla da alakalı değil mi? İşin bu hale gelmesinin nedeni bir bakıma zaten ODTÜ’nün ODTÜ olması, işin en baştan buraya gelmesini önleyememesi, hatta buna neden olması değil mi?

ODTÜ’nün ve hatta benzeri birkaç okulun ve mezunlarının bu ülkenin en parlak zihinlerini, en çalışkanlarını, en haysiyetlilerini, en bilgililerini arasında taşıdığından bir şüphem yok. Yani bu da bu ülkenin en ileri, en çağdaş, en üstün kurumlarından biri olduğu anlamına geliyor. Sorun da burada başlıyor. En ilerisinin topu topu bu olmasından…

ODTÜ (bundan sonra ODTÜ deyince siz diğer kaymak okulları da anlayın) öğrencileri bir kez bu okula bir nedenle geliyorlar, puanları tuttuğu için. Şıkları doğru işaretledikleri, zamanında yeterince test çözdükleri, iyi lise hocalarına ya da daha çok da iyi dersane hocalarına denk gelip onları diğer öğrencilerden biraz fazla dinledikleri için. Okula geldikten sonra da iyi kötü gerçek hocalardan (evet çünkü Türkiye’de üniversite hocası denilen adamların belki %95’inin gerçek bir akademisyenlikle alakası yok, inanmayan TV’ye profesör diye çıkanları izleyebilir) fotokopi odasından aldıkları notlar yardımıyla, bol ezberli, bol çalışmalı, bol tekrarlı, az geliştirmeli, az insiyatifli, az yaratıcılıklı, az etkileşimli, az ilerici dersler ve sınavlar sonunda mezun oluyorlar. Mezun olduktan sonra da çoğunlukla yine aynı vasıflara sahip işlere girip, kendileri gibi “üstün”, “nitelikli” eğitimlerden geçmemiş insanlarla aynı işleri yapmaya, aynı zevklere sahip olmaya, aynı tavırları göstermeye, aynı hayatı yaşamaya gidiyorlar.

Okulun güzel bir kampüsünün olması buradan yolu geçen insanları değiştirdiği anlamına da gelmiyor. Sadece yüksek puanlı insanların bir araya toplanmasından oluşan bu ortam, ancak yine çeşitli ortamlardan gelen insanların bir araya gelmesinden mütevellit bir sonuç doğuruyor. Öğrencilik döneminde heyecanlanan insanların birçoğu da bütün bunları unutma, ya da tıpkı Türkiye süzgecinden geçerken hissettikleri bir usanma, hayal kırıklığı sürecinden sonra bu heyecanlarını kaybetme eğilimine giriyorlar. ODTÜ’deyken bir araya gelip anlamlı bir sonuç gösteremeyen bu bireyler, daha sonra bir araya geleceklerinde de ancak ODTÜlü olmanın ayrıcalığını birbirlerine duyumsatmak ya da networking yapmaktan ileri gidemeyeceklerdir. Elbet iyi fikirler, doğru düşünceler, haklı tespitler yapabilirler ama bu ancak ait olmak için büyük çaba gösterdikleri ülke insanlarından oluşan havuza atılacaktır. Eğer bir yolunu bulabilirlerse kendilerinin de son hız dalıp, en güzel yerinde yüzecekleri havuza.

Sonuçta bütün bunlar ne anlama mı geliyor?

a) Tüm ODTÜlüler bir değildir, bir olmaya yaklaşmazlar bile

b) ODTÜlüler Türkiye geneli ortalamasından çok az daha farklı davranırlar, bilirler, düşünürler

c) Bugüne kadar ODTÜlüler Türkiye’nin ilerlemesinin karşılaştıkları zorluklara, saptırmalara ve yanıltmalara rağmen bir şekilde başını çekmişlerdir, ve ülkeyi getirdikleri hal budur, bundan sonra da ODTÜ’nün değiştirip değiştirebileceği Türkiye’den öyle çok çılgın bir yer beklememek gerekir

d) Yanlışları düzeltmek, içinde yaşadıkları dünyayı geliştirmek, değiştirmek adına Türkiye ortalamasından birazcık daha fazla, toplamda çok az şey yaparlar, ekseriyetle ona uyum sağlayıp kendi çıkarlarını koruma, geliştirme, yaratma peşindedirler

e) Keza ucu kendilerine dokunana, ya da bıçak kemiğe dayanana kadar harekete geçmeyen ülke insanlarının reflekslerine sahiptirler

f) Ucu kendilerine dayanınca da yanlışları düzeltmek yerine, ODTÜ’yü kutsallaştırmayı tercih ederler, çünkü ODTÜ kutsal olursa onlar da kutsallaşırlar, ondan sonra diğer yanlışlar istedikleri gibi devam edebilir, ne ala… “ODTÜ Ayakta” ya

g) Ülkenin en parlak, en ileri insanlarını barındırabilirler ama iş bir araya gelmeye gelince geri kalanlarla aynı hasetlere, aynı çıkmazlara saplanırlar. O yüzden gerçek anlamda bir araya gelemez, birbirlerine veryansın etmekten, Anıtkabir ziyaret etmekten, öfkeli mailler profiller oluşturmaktan öteye geçemezler, geçmemişlerdir

h) Çoğunun ülkenin nasıl olması gerektiğine dair bir vizyonu, hatta değişmesine dair bir isteği yoktur, var olduğunu zannettikleri CHP’yle benzer bir AKP gitsin de, benim modern yaşamıma dokunulmasın da, Atatürk’ün bize verdikleri korunsun da, ve benzeri bir arzular toplamından öteye geçmez

Ben de bir ODTÜlüyüm ve bütün bunlara üç aşağı beş yukarı iyi bir örnek oluşturduğumu düşünüyorum.

Bu yazıyı okuyanlardan benim fikrimi tamamen yanlış bulacak olanların çoğunluk ODTÜlü olacak olmasının da iyi bir örnek olduğunu düşünüyorum.

Eğer benim gibi olayları izlemekle ve anlamakla yetinen, içlerinde birçok ODTÜlüyü de barındıran insanlar işin ODTÜ’ye kalmış olmasının ne vahim bir durum olduğunu, halimizin ne içler acısı olduğunu anlasalar, belki… Kimi kandırıyoruz, sadece biraz daha fazla endişelenirler. Sonuçta sonuna kadar endişelenebilme kapasitemiz, sınırsız seyirci kalabilme potansiyelimiz bizi bugünlere getirdi, eminim daha ileri de taşıyacaktır.

Bunları yazarken, belki başka şansları da olmadığı için ODTÜ ismi altında, yanında, hatta Türkiye’nin çeşitli yerlerinde çeşitli nedenlerle toplanan birkaç cesur ruha haksızlık yapıyor olabileceğimi ben de düşünüyorum. Ama gelgelelim bu gerçeği değiştirmiyor. Belki gerçekle yüzleşmek; sanki çok yerinde, çok hakikatli davrandığımız yanılgısını yıkmak bu cesur ruhlara da daha adil davranılması, onların gerçek hakkının verilmesi anlamına gelecektir. Bırakalım bir okulun ve mezunlarının tüm yükü, tüm kusuru, tüm kibri onları yavaşlatmasın… Hangi okuldan, hangi sokaktan, hangi evden çıkıyorlarsa çıksınlar.

Yorum bırakın