Mesajlar Etiketlendi ‘İslam’

I agree with most of what Mustafa Akyol says in his article about Gençliğe Hitabe (Atatürk’s Address to Turkish Youth). To clarify my position, I believe it should still be taught in schools, but not as a text that someone vows to follow word by word. It definitely should not be on every classroom corner or preface of a textbook, however, it still can be taught within its historic context. It should and can be taught in the same matter the founding documents of USA or Magna Carta are taught (although it definitely does not hold the same significance or value), and it should not be used to further racist and/or nationalistic prejudices, in the same way the latter are not used to support slavery and/or serfdom.

But this is not the main issue at hand. (daha…)

Belki bu bahsi geçen özgürlükle ilgili yazının herkesin kendisini ilgilendirmeyen her şeyi en az ‘siklediği’ yılbaşı öncesine gelmesi güzel bir tesadüftür. Öyle değil mi ya? Yeni yıl bana neler getirecektir bugünlerin sorusu, ama bizi ve hayatımızı aslen tanımlayan büyük olayların-kavramların yakınına uğramadan, bireysel olarak, sadece bizi etkileyeceğini düşündüğümüz iş, para, aşk, mutluluk, horoskop-ana-konusu burç-takipçisi-zihnin elemanlarıdır bizi düşündüren… Yeni yıla nerede gireceğimiz, 23.50’de, 00.30’da ne yapıyor olacağımız üzerine her şeyden daha fazla kafa yorduğumuz günler…

Yine de, üzerinden günler geçse de, ve bu günler Türkiye’de bir asır kapatan cinsten olsa da, ve zaten çok umursanmayan insanların en az umursadığı günlerde hiç-umursanmayan blogumdan da olsa yazacağım… Çünkü inanç meselesi… Bunun ne kadar önemli olabileceğini biliyoruz. (daha…)

İstisnasız hepimizin hissedarı olduğumuz, tabii aslında pek bir alakamızın olmadığı ve sözümüzün geçmediği bir şirket var. Ben buna DİN A.Ş diyorum. Siz isterseniz Diyanet İşleri Başkanlığı diyebilirsiniz.

Aslında vergi veren her vatandaş Türkiye’de genel olarak DEVLET A.Ş’nin hissedarı sayılmalı, dolayısıyla bu konu da incelenmeli, ama gelin bu seferlik sadece DİN A.Ş’ye bakalım.

Bu şirketteki hissenizi merak mı ediyorsunuz? Gelin hesaplayım. (daha…)

Türkiye’de şu anda bayram olduğunu öğrenen yabancı, müslüman olmayan, bir arkadaşım ne bayramı olduğunu sordu. Kurban Bayramı dedim. Kurban Bayramı nedir?

Ezberden anlatmayayım dedim, malum uzmanı değilim; ama hem arkadaşımın ilgisi bir yere kadar olduğu için hem de ben daha fazlasına üşendiğim için Vikipedi’yi açmakla yetindim. Neyse zaten benim hatırladıklarım doğruymuş, bir iki ek de Vikipedi’den yaparak arkadaşa anlattım.

Size de aktarayım dedim. (daha…)

Bazı insanlara kızamazsın; bilirsin ki olup olabileceği, bilip bilebileceği, yapıp yapabileceği budur. Ne kadar insaniyet açısında ayrılıkçı görünse de kapasite diye bir şey vardır, bilirsin – ona göre hareket etmek istemezsin – ama bilirsin.

Benim derdim bir şey olabilecek, bir şey yapabilecek insanla… yazdığım yazıların çoğunda da onun olduğunu fark ettim. Okuyanın yukarıda bahsettiğim gibi bir insan olma ihtimali/hayali ile ondan kendi kendime bir beklentiye girdiğimi fark ettim. Ondan benim düşündüğümün doğru olduğunu düşünüyorsa bunu yapmaktan korkmamasını, eğer bana katılmıyorsa bile kendi doğru bildiğini yapmaktan korkmamasını beklediğimi fark ettim. Ve tabii kendimden de bunu beklediğimi, bunların büyük bir kısmını da kendime yazdığımı. Tek yazdığımın, farklı konularda farklı şekillerde de olsa bu olduğunu fark ettim. Biraz kendimi sıkıcı da buldum ama bunun yanlış olmadığını da düşündüm.

Mutlu olmak için ve hayatta kalmak için zannettiğimden çok daha az şeye ihtiyacım olduğunu fark ettiğim ve bunları sağlamakta çok da sıkıntı çekmeyeceğimi görmeye başladığım bu günlerde benim için umudun anlamı bu oldu. Çünkü umut etmemi gerektiren zorunlu, bencil ihtiyaçlarım gittikçe azalıyor. Umudum; sadece doğruyu yapabilecek insanların olması, daha fazla insanın doğruyu yapabilmesi. Üstelik benim doğrularımı bile değil… kendi doğrularını yapabilmesi.

Geçenlerde bir de Türkiye’nin Yüzde 99’u diye bir yazı yazdım… Sözüne güvenilir bir arkadaşım şöyle demiş mailinde yazının ekseni kaymış, beğenmedim diye. Niye öyle dediğini bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Çünkü o yazıyı ben de beğenmedim.

Çünkü ben, o yazıyı korkarak yazdım. Korktum, çünkü Türk olup da Müslüman olmamak, bu konuda yazabilmek korkutucu bir şey. Kaldı ki yazı ekseninden kaymış da olabilir, çünkü yaklaşık şöyle bitiyordu… Türkiye’nin yüzde 99’u kötü. Oysa o yazıda asıl amaçladığım, daha doğrusu amaçlamaya cesaret edebildiğim kadarı, şuydu:

        Kötülüklere göz yuman insan da kötü müdür?

        Evet.

        Türkiye’nin yüzde 99’u kötü müdür?

        ………

Belki siz, belki de zaman verecek bu sorunun cevabını.

Ama o yazıda geçen başka bir şey daha vardı, cesaret etsem üstüne daha fazla yazmak istediğim:

…gerçekten Müslüman olup da hiçbir şeye karışmayanlar; işte onlara bir de gerçekten Müslüman olmayıp Müslüman geçinip hiçbir şeye karışmayanları bir de Müslüman olmayıp da hiçbir şeye karışmayanları ekle. İşte asıl suçlu onlar.

Türkiye’nin %99’u da onlar.

Bugün o diğer kısımla ilgili yazmaya cesaret edeceğim. Ama diğer iki kısımdan gerçekten Müslüman olup da hiçbir şeye karışmayanlar ile ilgili zaten o yazıda bile bir şeyler yazabilmişim, kısıtlı da olsa, onu söylemek isterim. Müslüman olmayıp da hiçbir şeye karışmayanların da tıpkı benim gibi ya korktuğunu ya da kendi bencillikleri içinde hayatlarını idareimaslahatçı bir biçimde bitirip tamamlayacaklarını varsayıyorum.

Gerçekte Müslüman olmayıp da sorunca Müslümanım diyenlere gelince…

Aslında bu konudaki kişisel düşüncem, ahlakım, etiğim bana diyor ki: Bir insanın dinini nasıl yaşadığına karışamazsın, sen kimsin! Bu doğru. Bir insanın inancını nasıl yaşadığına karışamam. Karışmak istemem. Umarım karışmam. Karışmışsam vicdani olarak cezasını çekerim, çekiyorumdur.

Ama bana artık yeter dedirten bir şey de var. Bu insan inancını istediği şekilde yaşayabilir evet, ama bu inancını nasıl lanse ettiği başka insanların hayatını cehenneme çeviriyorsa, onlara haksızlık yapılmasına yol açıyor, hayatlarını istediği şekilde yaşayamamasına destek oluyorsa bu konuda susabilir miyim? Bu da benim inancıma ters değil mi?

Az sonra yazacaklarımı da önceden düşündüm ve ister istemez aklıma tanıdığım insanlar hatta yakın arkadaşlarım hatta çok yakın arkadaşlarım olan insanlar geliyor. Yazacaklarım aslında son derece genel ve birçok insanda çeşitli derecelerde sıkça karşılaşılabilecek durumlar. Ama işte o insanlar aklıma geliyor. Bunları onların yüzlerine sadece en fazla çıtlatmaya cesaret etmişimdir bugüne kadar, çoğuna zaten bir şey söylememişimdir. Çünkü bireysel olarak dinlerine, inançlarına, nasıl yaşadıklarına karışmış olsam, bunu bilerek huzurlu olamam. Yazdıklarımı şimdi okurlarsa bir bakıma onların dinini birebir olarak sorgulamış olacak mıyım? Umarım olmam. Zaten inançlarını asla sorgulamam. Belki tek sorgulamak istediğim inancını lansman ediş şekli sadece. Ama eğer yine de kişisel bir sorgulama yapıyor olma ihtimaline karşılık…her şeyden önce kendimden af diliyorum.

Bazı insanlar var – sorunca Müslümanım diyorlar. Bunların bazıları Türkiye’de ortak olarak yaşanabileceğini, herkese karşı hoşgörülü olduklarını, herkesin istediğini yapmakta serbest olduğunu da savunuyorlar. Bunu yapan herkesten bahsetmiyorum…bunları savunan başka insanlar da olabilir, misal benim gibi; şimdilik sadece ben Müslümanım deyip de sadece kendine göre tanımladığı, keyfine uygun, işine gelen Müslümanlığı yaşayanlardan bahsediyorum.

Ben İslam uzmanı değilim. Bir şeyler biliyorum; çoğu da kulaktan dolma, televizyondan görme, bir iki kitaptan okuma, arkadaştan dinlemedir. Ama ne farkeder, bu bahsettiğim Müslümanım diyenlerin de çoğunun öyle değil midir?

Nasıl oluyor bu işine göre Müslümanlık?

Namaz kılabileceği zaman bile namaz kılmıyor…

Camiye uğramıyor ya da sadece bayramlarda gidiyor…

İçki içiyor, bazen sadece Ramazan’da ve kandil gecelerinde içmiyor, bazen onlarda da içiyor…

Oruç tutabileceği halde tutmuyor, birkaç gün tutuyor…

Oruç tuttuğu zamanda bile başka her şeyi yapıyor…

Zina yapıyor, evlenmeden ilişkiye giriyor…

Evlendi mi üreme amacı dışında da ilişkiye giriyor…

Hacca gidebilecek parası varken hacca gitmiyor…

Kutsal kitabı Kuran-ı Kerim’i bir kez olsun açıp okumuyor, okusa da ya anlamadığı Arapça olarak okuyor ya da yarım yamalak okuyor…

İşine geldi mi hemşehrisine kolaylık sağlıyor, torpil yapıyor…

İşine geldi mi başkasının yaptığı torpilden kendine kolaylık sağlıyor…

Başkalarını zor duruma sokabilecek durumlardan, onların zorunlu ihtiyaçlarından haksız bir biçimde para kazanmaktan çekinmiyor…

Faiz getirisi de gerekirse kazanıyor…

Yalan söylüyor, dedikodu yapıyor…

Erkekse Cuma namazlarına gidebileceği halde gitmiyor…

İşinde başarılı olmak için her türlü katakulliyi makbul görüyor…

Kendi işini halledebilmek için her türlü katakulliyi makbul görüyor…

Yurt dışına gidince domuz eti ürünleri tüketiyor, merak edip deniyor…

Kadınsa başını örtmüyor, ya da başkalarını cezbedebilecek şekilde giyinebilmek için bilinçli olarak çaba sarf ediyor…

Sigara içiyor, başka maddeler de yeri geldi mi kullanıyor…

Müslümanlığa aykırı bir davranış görünce ya da Müslüman olmayan birini görünce ona yaptığının yanlış olduğunu veya Müslümanlığın iyi olduğunu tatlı dille bile olsa söylemiyor…

Hadi bunlardan birkaçını insani olarak aradan kaçırıyor da, çoğunu sıkça yapıp da hala daha…

Ama sorunca Müslümanım diyor.

Bu bir sorun mu… sana ne? Evet sorun.

Çünkü o Müslümanım deyince Müslümanlığı hakkıyla yaşayanlara bir kez haksızlık oluyor. Sen de Müslümansan o ne? Bunu zaten yıllarca gerçekten Müslüman olanlardan işittiniz. Hatta yukarıdakinin bir kısmını kesip kopyalayıp belki de insanları gerçek Müslümanlığı yaşamaya çağıran bir yazıda kullanmak bile mümkün.

Ama bu sefer söyleyenler onlar değil, değil mi? Hiç birisinin Müslümanlığının Müslüman olmayan biri tarafından sorgulandığına ben rastlamamışım ya da hatırlamıyorum. Peki başka ne oluyor?

Müslümanlığını hakkıyla yaşayanlar veya bunu abartanlar ve başkalarının üstünde baskı aracı olarak kullananlar (ister bunları ikiye ayırın ister bir araya koyun, apayrı bir tartışma konusu) kendilerine destek aracı bulmuş oluyorlar. Sen de Müslümansın değil mi diyorlar, Türkiye’nin yüzde 99’u Müslüman diyorlar. Oradan güç alıyorlar. Başkalarını buna inandırıyorlar. Kendilerinden de bazıları buna inandığı için ona göre hareket ediyorlar. Ve yaptıkları yapacakları her şey daha aşırı bir uca daha güçlüye gidiyor.

Bu kötü mü değil mi, yorum yapmayacağım, ona da siz karar verin.

Bir de bir de… Müslüman olmayanlara yaptığınız haksızlık var. Siz işinize geldiği, daha kolay olduğu veya sorgulamadığınız için Müslümanım diye ortalıkta dolaştığınız sürece Müslüman olmayanların açıkça, özgürce yaşama şansını da kısıtlıyorsunuz. Onu gerçekte olmadığı şekilde yalnız bırakıyorsunuz.

Oysa inancınızı ayrı tutuyorum, ama yaşadığınız şeyin Müslümanlık olup olmadığını sorgulamanız gerekmez mi? Müslümanım demeden önce iyice bir düşünmeniz gerekmez mi? Ben Müslümanlığı böyle tanımlıyorum, benim İslamdan anladığım bu şeklinde kendinizi kandırmayı bırakmanız gerekmez mi?

Artık?

Özellikle de inancım bana ait, herkes istediği gibi yaşasın diyorsanız… nedendir ben Müslümanım diye ortaya çıkmaktaki bu tereddütsüz tavrınız? Müslüman olduğunu bile düşünüyorsan neden sana ne diyemezsin? Hani sana aitti, hani sadece seninle ilgiliydi?

Sadece kolay olduğu için mi?

Alışkanlık olduğu için mi?

Üzerinde düşünmeye değer bulmadığın için mi?

Kimbilir kaç insanla tanıştım, Müslüman olmadığı halde bunu sözleriyle en azından bana belirttiği halde ben Müslüman değilim demekten imtina eden. Bunu asla dile getirmeyen, her şeyi söyleyip bu son cümlenin etrafında yıllarca dolanan. Çünkü, en azından bunu kabul edin, Türkiye’de bunu demek kolay değil.

Herkesin birbirini otomatik olarak Müslüman diye tanımladığı bir ülkede yaşıyoruz. Müslüman olmayanın bile geri kalan herkese önce Müslümandır kesin diyerek yaklaştığı bir ülkede… Müslüman olup olmamanın kolaylıkla sorgulanabildiği, sorulduğu bir ülkede yaşıyoruz. Ve bu soru asla yargısız, takipsiz değil… O niyetle bile sorulmuşsa bile değil.

Geçenlerde 18 yaşındaki kuzenime skype üzerinden üniversite tercihi yapmayı yapmaya çalışıyoruz, gece 3.30 – 4. Sanırım sahur vakti yaklaştığından olsa gerek 17 yaşındaki kardeşi arkadan kafayı uzatıp sordu:

        Cem abi oruç tutuyor musun?

        Hayır. (Ha demek bu konuyu hiç konuşmamışız. Nasıl konuşalım ki? Dünya daha güzel bir yer olsa neden konuşalım ki?) Ben Müslüman değilim ki.

<belki 15 – 20 saniyelik bir sessizlik>

        Neden?

        (Gecenin o saatinde ne kadar anlatabileceksin derdini.) Çünkü organize hiçbir dine inanmıyorum.

<belki 10-15 saniyelik bir sessizlik>

        Hmmm, ok.

<kocaman ve devam eden bir kafa karışıklığı, üçümüzde de>

Neden mi?! Neden Müslüman değilsin? Türksün ve Müslüman değilsin öyle mi! Neden?

Acaba hiç birisine “Neden Müslümansın” diye sormuş mudur? Kendisine “ben neden Müslümanım” diye sorduysa yine iyi…

Ama ilk tepkisinin “Neden Müslüman değilsin” olmasıyla ilgili onu suçlayabilir miyiz? Çünkü normali o! Normali öyle demek. Taksici oruçlu musun dediğinde Müslüman değilim demen başa bela, hayır tutmuyorum demen tamamdır. Birisi Cuma’ya geliyor musun diye sorarsa yok Allah kabul etsin dersen işlerin sorunsuz yürür, ama sakın Müslüman değilim deme. Birisi ailenin hacca gidip gitmediğini mi sordu…daha gidemediler de, başka yorum yapma.

En başta dediğim gibi ben korkuyorum arkadaş. Bir kere artık kendimi kaybedip ben Müslüman değilim demiştim… Hastenedeyim doktor babanın kalp kapakçığı değişecek ve üçlü bypass yapılacak ama ardından diyalize girme zorunluluğu da çıkabilir, çok riskli ameliyat demiş. Devamlı doktor bekleme, yoğun bakıma girmeyi bekleme sırasında su içmekten başka bir iş yapmadığım ve zaten o anda yapacak başka bir işim olmadığı için tuvalete dalmışım. Pisuarda işiyorum. Namaza hazırlanan birisi beni alenen kesiyor, hissediyorum. Fermuarımı kapatıp arkamı dönmeyi tamamlamadan başladı…

Bilmemkimin kitabında yazdığı gibi Hadis-i Şerife göre ayakta abdest… ayrıca prostat kanseri… Uzun uzun bir konuşma. Dinleyeyim dedim. Dinlemeden tepki versem haksız duruma düşeceğimi biliyorum. Ama dinledikçe sabrım taşıyor. Bitirince ben başladım…

Birincisi her gördüğünüzü Müslüman zannetmeyin… İkincisi şu anda tıp biliminin uygulandığı bir hastenedeyiz; prostat ile ilgili… Ben de saydım bir şeyler ama sona doğru ne dediğimi kendimin bile umursamadığımı hatırlıyorum. Cevap verdi…

Öncelikle ben her gördüğümü Müslüman zannetmem. Ama ben sizin sağlığınız için... Yine uzun bir konuşmaya başladı. Yarım yamalak dinliyorum. Dinleyecek konsantrasyonum da motivasyonum da yok.

Ama sonra sözü tekrar getirdiği yere bakıyorum, dinliyorum, gözlerine bakıyorum ve anlıyorum: Müslüman olmadığıma inanmadı… İnanmadı!

Nasıl inansın ki? Türkçe konuşmuştum. Türk gibi görünüyordum. Daha önce hiç kimse ona bunu demiş miydi ki?

Bir de ismim Cem olduğu için başıma gelenler var. İsmimi din ile ilgili bir konuşmanın seyrinde öğrenince veya hatırlayınca imalı bir bakış fırlatan, hatta bazen ileri gidip Alevi olup olmadığımı soran. Beni asıl yoran o konuşmanın seyrinin değişmesi; Alevi değilim desem de, Müslüman değilim desem de, ailem Sünni desem de…

Bir de diğer ismim James olduğu için başıma gelenler var… Hrıstiyan? Yahudi? Yabancı (müslümanlık sorusu bağlamında)?

Ve hala hatırladıkça rahatsız olduğum zorunlu din (Sünnilik) dersleri var. Hadi kendimi ortaokul yılları için affettim ama ya lise yılları? Nasıl olur da bana Arapça ve Türkçe olarak Kuran’dan belli birkaç cümleyi ezberletip 100 veren hocaya kalkıp en azından bir cümle etmemişim? Ya da üsturubuyla sorsaymışım keşke en azından? Şimdi daha huzurlu olurmuşum.

Verdiğim verginin Diyanet İşleri Başkanlığına oradan da camilere bedava elektrik, su ve imamlara maaş olarak gitmesine ne demeli? Okulu bile olmayan köylerdeki camilere. Adımı taşıyan Cemevlerini ibadethane statüsüne bile almıyorlar.

Zaten yıllar önce Türkiye’de ne kadar Gayrimüslim varsa sırayla kovmuşlar. Paralarına, evlerine de konmuşlar.

Daha geçen yıla kadar anlamamıştım… Küçükken hemen bizim apartmanın karşısında tek katlı kullanılmayan bir ev vardı. İçinde oynayıp, yanındaki dut ağacığını bir günde tüm mahallenin çocukları olarak kurutabildiğimiz. Bir gün sorduğumu hatırlıyorum, üzerindeki horoz ne alaka diye? Eski papaz evi demişti biri. O zaman üstüne fazla düşünememişim. Asıl çözemediğim ise; hemen az ilerisinde kocaman bir malikane vardı, koskocaman bir arazisi olan, yine bomboş. Şimdi anlıyorum ki o da kiliseymiş. Şimdi onun yerinde yollar ve yedi sekiz apartman var. Gidip zillerine basıp sorsam Müslüman mısınız diye, eminim ki apartmanda oturanların çoğu Elhamdürillah diye başlar… Kimi de kapıyı her tanımadığına kapatan Müslümanlardandır zaten… Bir ikisi belki bunu sormaya hakkınız yok der, değil mi?

Bir gün gelecek beni de kovacaklar mı diye düşününce de komik geliyor. Kendi kendime olur mu saçmalama diyorum. Tıpkı şeriat gelecek diyenlere saçmalama dediğim gibi. Çünkü saçma olduğunu düşünüyorum.

Ama şuna sinirlenmeden edemiyorum. Şeriat gelecek, laiklik çok önemli, herkes istediği gibi yaşasın deyip bir de yukarıda yazdıklarımın neredeyse hepsini yapıp hala daha ben Müslümanım diyenler var ya… Ya da zaten bu konularda hiç düşünmeyip ben Müslümanım diyenler. Benim inancım artık onların bu yalanlarını apaçık yazmadan rahat etmeme izin vermiyor.

Bir de şu geliyor aklıma, acaba yazıyı okurken olur mu canım Türkiye’de Müslüman olmayan bir insan da hakkıyla yaşayabilir diyenler var mıdır? Bunu duymaktan korkuyorum, gerçek olmadığını bu kadar iyi bildiğim bir şeyin neresinden başlayıp da doğru olmadığını kanıtlamaya başlarım diye düşünürken elim ayağım titriyor…

Ve bir de yukarıda yazdıklarımı ve bunları yapan arkadaşlarımı, dostlarımı, tanıdıklarımı düşünün istiyorum. Normalde bu yazımın bir sosyal intihar olması lazım değil mi? Hele %99 rakamı doğruysa ya da okuyanlardan bu yazıyla ikna olup da tutum değişikliğine giden olmazsa aslında benim yapayalnız birkaç insanla kalmam gerekir değil mi? Zaten sırf Müslüman olmadığım için bana şüpheyle bakacak, beni silecek, hatta bana kızacak tanıdıklarım da hiç az değildir, eminim.

Ama öyle olacak mı? <Kendi kendime gülüyorum> Hayır. Kesinlikle. Bu konuda ukalaca korkmadan yapabiliyorum. Kendine göre Müslümanlığı yaşamanın en güzel yanı da bu kendine göre asla Müslüman değil değilsin. Bir de insan olmanın çok güzel bir özelliği var… kötü şeyleri hep başkası yapar, kötü şeyler hep başkasının başına gelir kendinden eminliği. Bir de üstüne o günümüz popüler toplum değerlerinden alınmamazlığı ekle.

Bu kadar lafın üstüne, demem o ki Türk olup Müslüman olmamak zor. Bir de kimseyi buna inandıramayınca…bir de herkesin Müslüman olması gerekince…kimseyi Müslüman olmamaya alıştırmamış olunca…Genel tahammül herkesin, Müslüman olsun olmasın, öyle yaşasın yaşamasın, o konuda düşünsün düşünmesin, T.C Kimlik Kartı din hanesinde yazan İslam’a uygun cevap vermesi. Gerçek bu.

Herkes buna uydukça benim hayatım da zorlaşacak. Yalanlaşacak. Yarımlaşacak. Ama ne yapayım…

Türk’üm ve Müslüman değilim.

Artık bu konuda ne yapman gerekiyorsa sen de onu yap.