Mesajlar Etiketlendi ‘özgürlük’

Sorun: Kendiniz saçma, gereksiz, zekice yapılmayan, iyi planlanmamış, getirdikleriyle karşılaştırıldığından aşırı zahmetli, mantıksız, doğru ve ahlaki bulmadığınız, tercih etmediğiniz bazı işlerden kaçarken sırf arkadaşınız ya da sevdiğiniz için bu işleri yapmak zorunda kalmanız. Arkadaşınızı kendi düşünce şeklinizle bu işi yapmamaya ikna edememeniz.

Örnekler:

Kendiniz eşyalarınızı insan gibi kargoya verirken arkadaşınızın “Ya, İstanbul’a birlikte gidelim mi? Bu arada benim götürmem gereken eşyalarım vardı, üç büyük bavul, birini sen alırsın artık” gibi basit bir örnekten başlayabiliriz.

Siz faturaları internetten öderken arkadaşınız bilmediği ya da “ben o internete güvenmiyorum arkadaşçılığından” ya da “ya ben böyle alışkınım sorun değilciliğinden” bankaya gitmesi ve sizi de oraya sürüklemesi gibi birçok orta dereceli örnekle konuyu genişletebiliriz.

Sıkıcı arkadaşlarına ya da akrabalarına açık olamadığı ya da yalan söyleyemediği için sizi garip ve sıkıcı toplantılara sürüklemesinden ve “bir kere söz vermiş bulundum” gibi bahanelerinden bahsedebiliriz.

Ortak tanıdığınız bir insanla yüzleşemediği için bir yalanı yaşamaya devam etmesi ve sizi de bu yalanı yaşamaya zorlaması gibi bir örnek de dahil edebiliriz. Mesela kendi sevgilisine saçma bir şeyi yapmaması ya da söylememesini söyleyemediği  için sizden de “ya idare ediver” istemine girmesi.

Sevmediğiniz veya basitçe sıkıcı bulduğunuz bir insanı devamlı olarak size haber vermeden çağırması veya siz yanındayken çağırması ya da sizi onların yanına çaktırmadan sürüklemesini de örnekler arasına alabiliriz.

Kız arkadaşına sürpriz yapmak için ve on dakika yanında olmak için size 5 saatlik bir yolculuk yaptırmasını da absürt ve saçma örneklere ekleyebiliriz.

“Aslında benim işim değil ama şirketteki kimse yapmadığı için ben yapmak zorunda kalıyorum” deyip eve getirdiği işi yapabilmek için sizden yardım istemesi gibi bir örnek daha verebiliriz.

Mesela siz arabanızın ne kadar temiz olduğuyla o kadar ilgilenmezken onun inatla sizi 1 saatlik araba yıkama seanslarına sık sık sürüklemesi, hatta arabayı sık sık kendi yıkaması ve sizi de bu işleme katılmaya zorlaması gibi tercihe dayalı – ama pek de çevreci olmayan – bir işe sürüklemesi ile örnek çeşitlerini artırabiliriz.

Sırf bedava doğum günü keki için garsona yalan söyletmesi gibi örneklerle biraz daha ahlaki konulardan bahsedebiliriz.

Sizi beraber uyuşturucu kullanmaya teşvik etmesi kadar ekstrem örneklere götürebiliriz.

Eminim herkesin her bir değişik arkadaşıyla ilgili başkasının hiç düşünemeyeceği bu şekil ‘uğraşılarla’ karşılaşmışlığı vardır.

Asıl sorun bütün bunları bize de yaptırmaya zorlaması olduğu kadar, ayrıca bazı örneklerde başka bir sorunla ortak konu oluşturduğunu da görebiliyoruz; “arkadaşınızın, sevdiğinizin saçma sapan, akılsız işlerle kendini yıpratması, kendine zarar vermesi. İnatla bunu sürdürmesi.”

Olası Çözümler:

Not: Arkadaş yerine aile bireyi ya da sevdiğiniz biri kelimeleri gelebilir.

1)     Yapmayacağım demek. Genelde olayı arkadaşlığın zedelenmesine götürür. En iyi ihtimalle karşılıklı hissedilen sevgi ve güven derecesi azalır.

2)     Yapmayacağınızı ve nedenini açık açık söylemek, af dilemek – böyle bir şeye gerek olmadığını düşünseniz ya da düşünmeseniz bile. İlk yöntemden daha fazla arkadaşlığı koruduğu düşünülse de aynı sonuçlara yol açabilir. Nedenleriniz, arkadaşınızın gerekli bulduğu bir işi gereksiz bulacağından ve arkadaşınız da bunların anlamsız nedenler olduğunu düşünebileceğinden tamamen ters tepip beklenmeyen derecede şiddetli sonuçlar yaratma ihtimali de vardır.

3)     İnatla arkadaşınızı bu gereksiz işi yapmamaya ikna etmek ama her adımda yaparsa yine de onunla birlikte yapacağınızı vurgulamak. İki olası sonuç vardır. Birincisi başarısız olup yine işi yapmak zorunda kalırsınız. Arkadaşlık üzerinde kötü etkiler bırakma ihtimali yine de vardır. Gereksiz uzun tartışmalar sırasında farklı konularda yıpranmalar görünebilir. İkinci sonuçta da arkadaşınızın sizi yapmak istememekle ve “tamam istemiyorsan yapma (iç ses: biz de seni arkadaş bilirdik)” şeklinde suçlaması ve yargılamasıyla karşılaşmanız ihtimali de vardır. Sonucu söylemeye gerek yok.

4)     Yaparken devamlı şikayet etmek, sizden nefret edecek olsa da bir daha aynı işi yapmanızı isteme ihtimali azalacaktır. Yine arkadaşlık derecesinde zedelenme olacaktır. Bunu şikayetçi olmayan bir tavırla yapmak da denebilir ama daha az sevilmekten kaçmak zordur. Üstüne üstlük bir de sevimsiz bir pozisyona düşme ihtimaliniz vardır.

5)     Gereksiz işi yaptıktan sonra ve her şey bittikten sonra arkadaşınızla mantıklı bir konuşma yapmaya çalışarak bir daha bu işi yapmamaya ikna etmeye çalışmak. Arkadaşlık üzerinde en az etkisi olan ikna çeşidi budur. Tabii en başta söz konusu işi yapmak zorunda kalırsınız. Olayın ve arkadaşınızın ciddiyetine bağlı olarak tartışmanızın fayda getirip getirmeyeceği konusu vardır. Daha ciddi konularda daha başarılı olabilir ama daha ciddi bir işe bulaşmış olmak zorunda kalırsınız. Bankaya gitmek gibi basit konularda ise basitçe “ya bakarız” şeklinde biten, bitmek zorunda kalan tartışmalara şahit olabilirsiniz.

6)     Arkadaşınızı kandırmak, manipüle etmek, yalan söylemek. Başarı şansı sizin kabiliyetinize ve şartlara bağlıdır. Sonuçları da yine aynı konulara bağlı olarak kolayca işin içinden sıyrılmadan arkadaşlığın anında bitmesine kadar geniş bir skalada olabilir. Olayın etik ve ahlaki yanı yine size kalmıştır ama böyle bir yan olduğu da inkar edilemez.

7)     Yalvarmak, işi duygusallaştırmak. Kalıcı olmayan bazı başarılı sonuçlara yol açabilir. Ama arkadaşlıkta hoş olmayan bir iz bırakır. Geri dönüp sizin kişiliğinize zarar vermesi veya sonradan böyle bir harekette bulunduğunuz için pişmanlık duymanız gibi sonuçlar yaratabilir.

8)     Arkadaşlığı bitirmek. Bu diğer bazı çözümlerin son noktası olarak da ortaya çıkar. Aşırılığı yüzünden sadece duruma bağlı olarak bir çözüm olarak düşünülebilir. Ama bir çözüm olduğu da inkar edilemez.

9)     Pazarlık yapmak. Duruma uygunsa işin bir kısmını belli bir şekilde yapmak için ya da arkadaşınızın daha önce yapmak istemediği başka bir olayda geri adım atması için kullanılabilir. Aynı işin bir daha tekrarlanmaması için söz alma gibi varyasyonları da denenebilir. Arkadaşlığa aşırı çıkarsal yaklaşılması durumunda hoş olmayan sonuçlar yaratabilir. Ahlaki sorunlar ortaya çıkarabilir.

Sonuçları, mekanizması:

Eminim bunların dışında da çözüm şekilleri vardır. Özellikle özel arkadaşlıklara ve özel tipte durumlara göre değişik şekiller ortaya çıkabilir. Ama bunların bir karması ya da biraz değişik versiyonları olma ihtimalleri çoktur. Yukarıdaki bazı çözümlerin birbirine benzemesi de bu yüzdendir.

Neredeyse hiçbir çözümün kesin olmaması ve neredeyse hepsinin hoş olmayan sonuçlarla bitmesinin nedeni olayın kendisinin yani size mantıksız, saçma veya gereksiz gelen bir işe arkadaşınız tarafından zorlanmanız gibi çirkin bir neden vardır. Ama genel olarak ve de özellikle arkadaşlıkta “İsteyenin bir yüzü vermeyenin iki yüzü kara” şeklinde bir mantık hakim olduğu ve arkadaşlık anlayışında bireysellikten ve özgürlükten uzaklaşılması nedeniyle olayın bu kısmı gözden kaçar.

Ayrıca yüzleşmeye, açıklığa dayalı kurulmamış arkadaşlıkların bu tip testlerden geçmesi de ayrıca zordur.

Birçok insan bunun çözülmesi gereken bir sorun olarak görmez. Eğer ‘gerçekten’ arkadaşınsa katlanırsın gibi düşünceler geliştirebilirler.  O yüzden…

Neden Çözülmeye Çalışılmalı?

1)     Aynı şekilde düşünemediğiniz veya düşüncelerinizi paylaşarak ve tartışarak aynı noktaya, aynı sonuca varamadığınız arkadaşlarla arkadaş kalmanız başlı başına bir sorun değil midir? Bu sorunu hiç çözmeden ya da en azından çözmeye yeltenmeden gerçek bir arkadaşlığa ulaşmak mümkün müdür? İnsanlar elbette her zaman birbirlerinden farklı tercihler ve sonuçlara ulaşacaktır ama bunlara saygı duyamazlarsa, kısaca birbirlerine birey olarak saygı duymazlarsa nasıl arkadaş kalacaklar?

2)     Arkadaşınızın gerçekten iyiliğini düşünüyorsanız, doğru ve mantıklı bildiğiniz yoldan onun da yararlanmasını istersiniz, aksi takdirde onu gerçekten seviyor musunuzdur? Eğer arkadaşlarınızdan zekaları, bilgileriyle hayatınıza katkı yapmaları size garip gelmiyorsa aslında bunun da pek farklı bir yanı yoktur. Sizden katkı almaya kapalı bir insanın aslında size ne kadar güvendiği konusu da ayrıca tartışılmalıdır.

3)     Özellikle bazı örneklerde şöyle bir durum ortaya çıkmaktadır; çocuğunu döven aileye, eşini döven adama bu olayın kesinlikle yanlış olduğunu bildiğiniz halde sanki bir tercih meselesiymiş gibi sessiz kalmanız gibi. Özellikle bilimsel şekilde kanıtlanabilir olan, her türlü karşılaştırmayla daha avantajlı olan yolu tercih etmeyen arkadaşınızın hareketini sadece tercih meselesi ya da kendi hayatı gibi es geçtiğinizde aslen kendi inancınızı, insanlığınızı, aklınızı es geçmiş olmaz mısınız?

4)     Bazı durumlarda sadece inançları, alışkanlıkları, bilgisizliği nedeniyle arkadaşınızın zarar görmesine göz yummamanız gerekir.

5)     Dürüstlük, kendinizle barışıklık, özsaygı, prensipler nedeniyle; kısaca kendiniz için bazı noktalarda sağlam durmanız gerekir. Sırf arkadaşınız için kendinize zarar vermeniz doğru değildir.

6)    Arkadaşınız arkadaşlığınızın değerini onun isteklerine katlanmanızla ölçüyorsa böyle bir arkadaşlığı ister misiniz?

Hayatı zorlamak

Yayınlandı: Temmuz 27, 2011 / Hayat, İnsan ve Hayatı, Türkçe
Etiketler:, , ,

Hayat, hayat olarak anıldığında ya güzelliği ya zorluğuyla iliştirilir. Unutmuşlukla kardeş bir mutluluk ya da hayatta kalabilmeye şükranla taçlandırılıp irdelenmesi bittiğinde, elde kalan  yine hayattır. Bir şekilde işi bitirilip bir kenara konulduğunda değişmeyen hayat, sonuçta değişen her şeyin insanın kendisinin değişmesine muhtaçtır.

Hayat aslında insandır, onun hayatıdır; ama zor olduğunda, ya da güzel olduğunda, ya da başkalarının hayatı söz konusu olduğunda bir anlığına bu bağlantıdan sıyrılabilir insan. Ne zaman ki kendisine normalde zamkla yapıştırılmış bu yararlı mutasyonu bünyesinden ayırıp hayata baktığında; onun zor veya güzel olduğunu düşünmekten başka bir şey de gelmez elinden.

Hayat zordur, çünkü hayat hakkındaki her şey zordur, belli bir çaba gerektir. En başta hayatta kalmak. Yemek, içmek, hareket etmeye devam etmek, vücudunu bir şekilde sağlıklı tutmaya çalışmak bile başlı başına bir mücadeledir. Çoğumuz için ardından gelenlerle karşılaştırmalı olarak bir etkinliği kalmamış olsa da bu en temel durum bile bir mücadeledir. Ardından gelen her şeyin, her bir fazla isteğin, hayatta kalmanın ötesinde gereken her şeyin işte bu en temel zorluktan (ihtiyaçtan) dolayısıyla daha zordur.

Ve bu hayat herkesin başa çıkabileceği bir şey değildir. Hepimizin hayatında hayatın zorluklarıyla başa çıkamadığı bir dönem vardır. Kendi güçlülüklerinin parıltısıyla kör olmuş insanlar bunu kabullenmek için bebekliklerine bakabilirler.

Neyse ki “hayatta kalmayı başarabilen insanlar” artık insaniyetlerinden mi yoksa kendilerinin hayatta kalabilmesi için midir bilinmez “hayatta kalmayı başaramayan insanlar” için toplum denilen bir varlığı oluşturmuştur. Prehistorik dönemlerde öldürmeye fiziğinin yetemeyeceği için daha iri yarı bir erkeğe sığınan kadınlar veya genlerinin kendisini devam ettirmesi için elinde olmaksızın bir kadına koşan erkeğin bir mağarada toplaşmasıyla yola çıkan toplum; hayatta kalamayanlar için opsiyonları her geçen gün geliştirmiş, onların başka sorunlarına çözümler bulacak kurumlar da geliştirmişlerdir. Okul, devlet, din, değerler, ahlak…

Eğer bugün toplum üniversite tercihi yapmaya çalışan bir genci ileride daha çok veya daha kolay para kazanabileceği bir iş sahibi olabileceği şekilde güdülerken, seksüel içgüdülerini dizginleyemeyen veya tatmin edemeyen insanı evlenmeye, ölümü ve ölüm sonrasını sorgulayan veya hayatında ruhani boşluk hisseden birini çevresindeki insanların ait olduğu dine iterken veya yurtdışından gelen göçmenlerin oluşan ekonomik değeri onlardan götürmemeleri için direniş oluşturma amacıyla ırkçılığı öğretirken; aslında sadece “zor hayata” karşı “hayatta kalma mücadelesi” içindedir. Ve tam da bu yüzden belki de insan özgürlüğünü ve kapasitesini kısıtlayan bu durum belki de hakettiği şekilde kötü olarak nitelendirilememektedir. İnsaniyet nedeninden mi bunu yapamıyoruz yoksa kendimizin hayatta kalabilmesi adına mı bilinmez.

Ama toplum bir şekilde “hayatta kalması zor olan insanlar” için oluşturduğu bu düzeneği ayakta tutmak adına bu öğretilerin veya anlayışların dışına çıkan insanları da cezalandırmak durumundadır. O yüzden hayatta kalmaktan daha fazlasını yapabilecek her insan zaten peşinde olduklarının zorluğuna bir de toplumun bu direnişiyle de mücadele etmek durumundadır.

Ama her insanın önüne yine de hayatı zorlayabileceği anlar gelir. Hayatı zorlamak ya da zorlamamak arasında tercih yapacağı bir anlar bütünlüğü, hayatın dönüm noktaları ya da dönmediği bütün o karar anları. Üniversite tercihi, din-dinsizlik tercihi, ırkçılık veya başka kavramlar değerler üzerinde düşünebilmek bunlardan sadece birkaçıdır. Hayatı zorlamak, temel zorluğunun ötesine geçmek, yani hayatta kalabilmekten bir fazlasını istemek, yani o kaprisli hayatın sunabileceği yüzlerce güzellikten bir tanesini daha hayatına katmayı istemek; herkesin yapamayacağı ama herkesin gün gelip de yaptığı bir şeydir.

Merak, özenme, istek, ihtiyaç; hangi duygudan yola çıkarsa çıksın her insan da hayatında bir dönem, veya çoğu dönem bu bir fazla güzelliğin peşine düşer. Kimi daha fazla güzelliğin, kimi daha güzel güzelliklerin peşinde giderken ister istemez hayatı daha zor yapar. Ve en başta bahsedildiği gibi hayatından sıyrılıp hayata baktığında onu güzel yerine zor olarak tanımlar.

Hayattan daha fazlasını istemek için hayatı zorlayan insan, ironik bir şekilde, hayatını daha az güzel hissetme girdabına kapılmak zorunda kalır. Farklı güzelliklerin peşinde koşarken hayatını zorlaştıran hepimiz, unutulmuş mutluluklarıyla bu güzelliklerin farkında bile olamayan insanların hayatlarına bazen gıptayla bakarız. Ama uğrunda hayatlarımızı zorlaştıran güzelliklere, daha elde edemediğimiz o güzelliğe bir saniyeliğine bile olsa gözümüzün kayması yeter.

Hayat zorlayınca güzel, hayat güzel deriz. Sadece bizimki güzel değildir de, zordur.