Tektekçilik ve bitmek bilmez Sultan sevgisi

Yayınlandı: Mayıs 5, 2012 / Politika, Türkçe
Etiketler:, , , ,

Dünyada sinirleri zıplatan çok fazla yerleşmiş kavram var, bunlardan biri de ‘demokrasinin beşiği’ (ki karşılaştırmalı olarak maalesef, gerçekten öyle olabilir) İngiltere’deki kraliyet ailesidir. Daha doğrusu her türlü kraliyet, asalet algısı, dünyanın neresinde olursa olsun aynı şekilde sinir bozucudur. İngiltere, ve hani eski sömürgeleri, kolonilerindeki etkisi yetmezmiş ki tüm dünya da, hala bu kraliyet ailesi haberleriyle abuk sabuk (başka türlüsü mümkün değil) ilgilenir.

Geçen gün Cüneyt Özdemir’in programında V.Murat’ın torunu Kenize Murad’ı görünce de yine bu kraliyet düşmanlığım geldi aklıma. Resmi asalet hayatını çoktan geride bırakmış teyzenin samimi olmamasının nedeni acaba sadece benim önyargılarımdan mı kaynaklanıyor diyerek internetteki yorumlara da bir bakayım dediğimde gördüğüm, ve birbirlerinden bağımsız olarak tekrarlanmadan değil aynı şekilde düşünmeden kaynaklı olarak, en sık yapılan yorum: “Asalet başka bir şey” ve “Sultan torunu olduğu belli oluyor.”

Bu tip insanlar beni korkutur. Bir insanı sırf kanından dolayı, atalarının haksızlıklarından ya da ‘başarılarından’ dolayı yücelten insanlar aynı şekilde başkalarını da atalarının kanından ve başarısızlıklarından dolayı yerin dibine geçirebilirler. Daha fazlasını da yapabilirler.

Bir insanı kanından dolayı yüceltebilen ya da yerin dibine sokabilen insan, bir kere yükseldiği bu mantıksızlık seviyesinde ve rahatlığında, başka bir insanı ırkından, milliyetinden, cinsiyetinden, tuttuğu partiden, destklediği ideolojiden, yaşından, dininden… her şeyden dolayı yargılayabilir. Bu yargılamanın da hakkaniyetli insanların da kullandığı, insanoğlunu hayatta tutan özelliklerden biri olan; nedenlerle, karşısındakinin nedenlerini de anlayarak yargılamayla bir alakası yoktur. Bu yargılama cezadır, bu yargılama düşünmemedir, bu yargılama vicdansızlıktır, bu yargılama insanı insan yapan melekelerin yine insanın doğasında olan ilkellikler lehine es geçilmesidir.

Ülkemizin Kral’ı Recep Tayyip Erdoğan da çoğunlukla bu mantık(sızlık)la sırf, bir türlü aklı başında olan insanların ezici çoğunluğunun göremediği o, asil varlığından dolayı sebepsiz her yaptığı doğru bulunan biri olma yolunda hızla ilerliyor.

Ama insan Kral da olsa kendi de bu mantıkla hareket edebiliyor. Önüne gelen her konuda bir tarafa halkı bir tarafa elit, monşer, gavur, onlar, bunlar, ateistler, kürtler, ermeniler ne bulursa yerleştirebilen Erdoğan bugün sanırım bütün bunları dilinin en iyi döndüğü şekilde ifade edebileceği sloganı buldu. Eğer ki arzuları gerçekleşirse kendisi, artık sadece yüceltebileceği insanların olduğu (kaldığı) bir ülkenin Kral’ı olmayı başarabilecek.

“Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Din, Tek Devlet”

Ne var ki bunda değil mi? Her ülkenin Başbakan’ı orada tek devlet, tek millet, tek bayrak olmasını ister, evet tek dinde biraz ileri gitmiş olabilir ama…

Ama işte, iki kişinin olduğu yerde teklik olamıyor. Kimsenin milletten, devletten, bayraktan anladığı da tek olamıyor. Gerçek bu. Dinden anladığı da tek olamıyor tabii, kitabı-hocası-peygamberi-Allah’ı aynı olsa bile olmuyor işte. Peki tek olan ne? Tek olacağı iddia edilen ne?

Kendilerini bugünün teki zannedenler de aslında tek bir kişinin, Recep Tayyip Erdoğan’ın peşinden giden, büyük bir ÇOKLUĞUN, çok olmuş br yokluğun, aslında tek bir kişinin algısına, sırf kendilerinkinden daha asil, üstün, değerli gördükleri için ya da kendilerininkiyle aynı olduğu yanılgısında oldukları için koşulsuz ‘he’ demesidir.

Tek olan, teke indirgenen tek şey yüzyıllardır akıllarını birleştirip hayatı hep birlikte güzelleştirmeye çalışan farklılıklarıyla insan akıllarıdır.

Maalesef bu durumdan eninde sonunda kaybedecek olan tek değil. Bir gün gelecek hem bugün farklı düşünenler, hem yarın aslında farklı düşündüğünü fark edecek olanlar, hem tek düşündüğünü sanıp tek düşündükleriyle kalacaklar, hem de Recep Tayyip Erdoğan kaybedecek. Kimi sinirlenecek, kimi pişman olacak, kimi fark etmeyecek, kimi umursamayacak, kimi anlamayacak ama kayıp gerçekten hepimizin olacak.

Yüzyıllar içinde insanlar başlarından despotları, kralları, hanları, imparatorları atmayı başardıysa, yerlerine değişik sömürü biçimlerinden değişik kralların geçmesini kabullenseler de sayılarını ve etkilerini azalttılarsa, işlerini zorlaştırdılarsa, ve bu ‘krallar’ da eninde sonunda insan olarak doğuyorsa, bu “tektekçilik” hali genetik kodlarımızda yazılı bir şey olmasa gerek. Ya da öyleyse bile evrilerek çıkıyoruzdur diye umuyorum. Bir de çıkanlar, çıkmayanlar yüzünden mağlup sayılmasa…

Bana da seslenilmese ya şimdi, “kendisinin daha fazla evrime uğradığını sanan halk düşmanı”… Malum kralların, krallıkların neden kötü olduğunu anlatmak artık serbest, ‘krallara’ dokunulamıyorsa bunun nedeni onun kral olduğunun farkında olmayan tebaası olsa gerek.

Yorum bırakın